egt sosyolojisi 6 - Siyaset ve Eğitim İlişkisi

Siyaset ve Eğitim İlişkisi

Okunma süresi: 5 dakika

Siyaset ve Eğitim İlişkisi, devlet eli ile eğitimin düzenlenmesini, yapılandırılmasını ve iyileştirilmesini ele alan, mevcut siyasi ortamın eğitime yansımalarını inceleyen eğitim sosyolojisinin bir alt dalıdır.

Devlet kurumlaşmış bir güçtür. Bir toplumun amaçlarının ideolojik ve ekonomik yollarla geliştirilmesinde etkili bir yaptırım gücüne sahiptir. Böylece devlet, toplumsal görevlerini yerine getirebilmek için yaşamın her alanına girmektedir. Bu arada ekonomik, örgütsel, hukuksal, askerî ve siyasi sisteme; ekonomik, siyasi ve ideolojik girdiler sağlayarak devletin bekasına katkıda bulunur.

Eğitim sistemleri, siyasal sistemin özelliğine göre otokratik ya da demokratik biçimde örgütlenebilir. O halde siyasi gücün biçimi, eğitimin en önemli sınırlayıcısıdır. Bu bağlamda eğitim monarşik bir sistemde otorite merkezlidir.

Oligarşik bir siyasi sistemde ise belli bir grubun (soylular, aristokratlar, seçkinler, aydınlar, bürokratlar, askerler, toprak sahipleri, sanayiciler, siyasi partiler, yargıçlar vs.) değerleri ve ekonomik çıkarını koruyacak biçimde düzenlenir. Ancak, demokrasilerde geniş halk kitlelerinin istendik düzeyde eğitilerek bir araya toplaması beklenmektedir.

Siyasal güç zorlayıcı bir özelliğe sahiptir. Kaba güç kullanabilir. Siyasal güç ilk çağ demokrasilerinde karara doğrudan katılım biçiminde sağlanmıştır. Fakat bu hakkı kullanan sınırlı sayıda insanlardan oluşan sınıflar olmuştur. Günümüz toplumlarında ise nüfusun fazlalığı, doğrudan katılımı engellemektedir. İnsanlar kendileri adına gücü kullanacak vekilleri seçme yoluna gitmektedirler.

Yazıda Neler Var?

Aristo ve Platon’un Eğitim Anlayışları

Aristo ve Eflatun eğitim ve siyaset ilişkisini ilk kez incelemişlerdir. Platon Devlet adlı eserinde devletin görevinin sadece yöneticileri değil, bütün toplumu mutlu etmek olduğunu söyler. Ona göre devlette temel olan değerler yiğitlik, bilgelik, doğruluk ve ölçüdür. Devletin yöneticileri filozof olacak, doğruluğu en üst değer sayarak onun hizmetine girecekler ve toplumsal yasaları da ona uyduracaklardır.

Aristo’nun düşündüğü eğitim işleri devlete ait olmalı ve yasalarla düzenlenmelidir. Her vatandaş içinde yaşadığı hükümet biçimine göre yetiştirilmeli o hükümetin biçiminin yapısal özelliklerine uygun bir eğitim almalıdır. Eğitimin gayesi genele yöneliktir. Eğitim herkes için aynı olmalıdır. Vatandaşlar devletin birer parçasıdırlar. Parçanın bakımı bütünün bakımından ayrı olarak düşünülemez. Dolayısıyla herkese aynı eğitim verilmelidir.

İdeolojik Güç ve Eğitim

İdeolojik güç, kaynaklarının bölüşümünü meşrulaştırarak siyasal güce yön veren ve belli bir düşünceye dayanan güçtür. Devletin siyasal ve ekonomik gücünün meşrulaştırılmasına dayanak sağlayan güçtür.

İdeolojinin niteliğini açıklayan değişik görüşler vardır. Örneğin, belli bir toplumsal grup ya da sınıfa ait düşünceler kümesidir. Egemen siyasal gücü meşrulaştıran düşüncelerdir. Ya da egemen siyasal gücü meşrulaştırmaya yarayan yanlış düşünceler gibi…

Eğitim, egemen ideolojiyi sürekli olarak besleyerek siyasal sistemin kendini yeniden üretmesinde etkin rol oynar. Bu nedenle eğitim önemli sayılır. Bu öneminden dolayı eğitim, aynı değerlere sahip, aynı türden davranış gösteren homojen ve yönetilebilir bir toplum oluşturmak amacıyla devlet tarafından düzenlenir, denetlenir ve finanse edilir.

Tarih boyunca eğitimde fırsat olanakları-nın kime sağlanacağı, buna kimlerin karar vereceği daima bir sorun olmuştur. Bu sorunun yanıtı ülkelerin kim ya da kimler tarafından yönetileceği konusu ile iç içedir. Ülke yönetim biçimleriyle kimin eğitim göreceği konusu birbiriyle bağlantılı olarak genelde üç kategori tarafından ele alınabilir. Bireysel yönetim, grup yönetimi, çoğunluğun yönetimi.

Bireysel Yönetim ve Eğitim

Monarşik siyasal sistemlerde eğitim, otorite merkezlidir. Son karar hükümdar tarafından verilir. Bu kararın doğru ve yerinde olması hükümdarın iyi eğitilmiş olmasına bağlıdır. Yönetilenlerin eğitilmesi ihmal edilebilir ya da gereksiz görülebilir. Ancak geleceğin hükümdarlarının yetiştirilmesine küçük yaşlarda başlanır. Eğer yönetici olarak kişi yetenekli ise bu eğitim başarılı olur. Örneğin Fatih ve hocası Molla Gürani…

Tek kişinin yönetiminde kitlelere zorunlu eğitimden çok din, meslek ya da sanat eğitimleri verilir. Bilgi, beceri ve tutumlar genç kuşaklara geleneksel yöntemlerle aktarılır.

Ülke yönetimi için hükümdardan sonra söz sahibi olan siyasal kadronun belirlenmesi ve eğitilmesi her toplum için sorun olmuştur. Her ülke kurduğu seçme sistemi ile geleceğin yönetim kadrolarını oluşturacak adayları belirlemiştir. Bunlara genellikle okuma yazma, güzel konuşma gibi beceriler kazandırılmıştır. Devşirme sistemi…

İmparatorluk döneminde Çin’de devlet adamı, yetiştirilen yetenekli sıradan vatandaşlara tanınan sistem b konuda iyi bir örnektir. Böylece sıradan insanlara yüksek konumlar kazandırabilecek fırsatlar verilmiştir. Eleme sınavlarını kazananlar siyasal görevlere gelecek biçimde eğitilmişlerdir. Böyle bir uygulama, fırsat eşitliğini temel almıştır. Bu yoldan yoksul vatandaşlar da varlıklılar gibi üst kademelere yükselme şansı bulmuşlardır.

Seçkin Grup Yönetimi ve Eğitim

Bu yönetim biçimi seçkin bir grubun halk kitlelerini yönetmesidir. Oligarşik bir sistemdir ve eğitim belli bir grubun değerleri ve ekonomik çıkarlarını koruyacak biçimde düzenlenir. Bu seçkin grup tarihte aristokratlar olarak anılmıştır.

Babadan oğula geçen bu seçkinlikten dolayı toplum sınıflara zümrelere ayrılmıştır. Her sınıfa ve zümreye belirli ve değişmez bir konum verilmiştir. Eğitim sistemi, toplumsal tabakalaşmanın bir görüntüsü olarak asil ve zengin grubun tekelindedir. Avrupa’da halk için ve asiller için olmak üzere iki farklı şekilde sistemleştirilmiştir.

Böyle bir toplumsal düzende eğiti türünün belirlenmesi, bireyin ilgi, yetenek ve başarısı doğrultusunda olmayıp, ait olduğu toplumsal sınıf temeline dayalı olarak yapılıyordu. Eğitim sistemi, toplumsal farklılıkları sürdürme üzerine inşa edilmişti.

Toplumsal sınıflar arası bir geçişin olmaması, eğitim kurumları arasındaki geçişi de engelliyordu. II. Dünya Savaşından sonra, beklenti düzeyleri yükselen geniş halk kitlelerinin eşit eğitim olanaklarından yararlanma isteklerine gerçekleştirme yönünde bir değişim yaşanmıştır.

Demokrasi ve Eğitim

Demokrasi, halk iradesinin ağır basması ya da yönetimin halk tarafından denetlenmesi anlamına gelir. J. Dewey 1916’da yayınladığı eserinde demokrasi ile eğitimin iç içe olduğunu vurgulamıştır. Ona göre demokrasi eğitime adanmıştır ve devletin başarısı toplumun eğitiminde yatmaktadır.

Demokrasi: «halk egemenliği» «siyasal gücün, yönetimlerin rızasına dayalı olması» «çoğunluğun yönetimi» «azınlık haklarının korunması» «temel insan haklarının güvence altında olması» «özgür ve adil seçimler» «yasalar önünde eşitlik» «uyuşmazlıkları yasalara dayalı olarak çözme» «toplumsal ekonomik ve siyasal çoğunluk» «hoşgörü, işbirliği ve uzlaşma değerlerinin paylaşılması» «hükümetin anayasa ile sınırlandırılması» anlamlarında kullanılabilmektedir.

Bir toplumdaki insanlar, farklı amaçlara sahip farklı gruplarda yer alabilirler. Bu insanların bir araya gelmelerindeki temel neden çıkar birlikteliğidir. Farklı gruplar, aynı zamanda farklı değeler de geliştirirler. İşte demokratik rejim, farklı değerlerin yaşamasına onların, kendilerini ifade etmelerine olanak tanıyan bir sistemdir.

Toplum, bir değerler yumağıdır ve sahip olduğu değerlerin çokluğu ile anlam kazanır. Bir toplumda çok sayıda değerin olması o toplumun demokratik olmasının en önemli kanıtıdır. Demokratik sistemlerde bireyler ve gruplar arası iletişim oldukça gelişmiştir. Kuşkusuz eğitim, demokratik toplumların en önemli iletişim aracıdır.

Demokratik toplumlarda eğitim, aynı gereksinimlere sahip farklı grupları bir araya getiren temel bir araçtır. Bu farklı grupların değer sistemlerinin birbirlerini tanımalarına, etkilenmelerine ve kabullenmelerine olanak sağlar. Eğitim ırk, dil, din gibi ayrım etkenlerini toplumsal sorun olmaktan çıkarıp toplumda yer alan tüm değerleri bir zenginlik olarak korur.

Demokratik bir eğitimden değişme ve tartışmalara barışçıl yollarla çözüm getirme, demokratik kurallara uyma, zorlama yapmama, düşünce tartışmalarını olağan olarak karşılama, adaleti sağlama, temel insan hak ve özgürlüklerini, eşitlik ve halk egemenliği gibi demokratik vazgeçilmez değerleri üretmesi ve yaşatması beklenir. Demokrasi, eğitilmiş insana gereksinim duyar. Temel hak ve özgürlükleri sağlamada bireylere sorumluluk yükler.

Demokratik bir sistemde eğitimin temel işlevlerinden birisi de insan zihninde köklü demokrasi düşüncesini yerleştirecek bir bilinç oluşturmaktır. Özgürce düşünebilen, düşüncesini açıkça ortaya koyabilen ve tartışabilen insanlar yetiştirmek demokratik bir eğitimin temel amacıdır. Çünkü düşünceler tartışıldığı ölçüde gelişir, olgunlaşır ve zenginleşir.

Demokratik Bir Eğitimin Nitelikleri

  • Bireyler üretken, etken ve eleştirel düşünceye sahip vatandalar olarak eğitilir.
  • Eğitim sistemi, yeniliklere ve değişmelere açık, esnek ve merkezî olmayan bir yapılanma modeline sahiptir.
  • Herkese açık ve çok sayıda olanak bulunur.
  • Eğitim olanaklarından yararlanmada din, dil, ırk, cinsiyet gibi özellikler ol oynamaz.
  • Bireylerin okul yönetimine katılma ve işbirliği yapma hak ve sorumlulukları vardır.
  • Okul programları yeteneklerin geliştirilmesi temeline dayanır.
  • Öğrenci-öğretmen-yönetici ve çevre ilişkilerinin demokratik olduğu söylenebilir.
  • Halk, kendisini yönetecek kişileri seçtiği için bu konuda sorumlu olarak eğitilir.
  • Eğitim açık fikirliliği geliştirir.
  • Okul değişik uğraşılar için ortam oluşturur.
  • Eğitim üzerindeki siyasal denetim, asgari düzeydedir.

Eğitimin Denetimi

Her ülkenin kendi sosyo-kültürel yapısı ve tarihsel koşullarına göre eğitim denetimi farklılaştığı için eğitimi denetleyen değişik değişik kurumlar ortaya çıkmaktadır.

Din

Özellikle Avrupa’da ilk açılan okulların bazıları kilise tarafından kurulmuş ve denetlenmiştir. Selçuklu ve Osmanlı denemi medrese ve sıbyan mektepleri de dini bir eğitim vermekteydi

Meslek Kuruluşları

Batıda lonca ve bizde ahilik gibi meslekî kurumların etkileri olmuştur. Sendika, vakıf ve benzeri dernekler günümüzde de eğitim üzerinde etkilidir.

Yerel Toplumun Denetimi

Adem-i merkeziyetçi yönetim biçimine sahip olan bazı ülkelerde eğitim, yerel toplumların denetimindedir.

Siyasi Partiler

İktidardaki siyasi partinin üstün durumu, eğitimin denetimini etkiler.

Baskı Grupları

Eğitimi dolaylı yönden denetleyen kurumlardır. Okulların yönetimi, öğretmenlerin görevleri konularında denetim kurarlar.

Sınav Sistemi

YKS ve KPSS gibi kurumsallaşmış sınavlar, ortaöğretim kurumlarında işlenen derslerin içeriğini ve sınıf içi etkinlikleri çok yakından etkileyebilmektedir.

Değerler Sistemi

Halkın benimsediği değerler sistemi, halkın eğitiminin amaçlarını ve eğitim süresini tayin eder.

Vergi Mükellefleri

Eğer okullar, öğrenim ücreti alıyorsa, öğrencinin babası tarafından beklenen sonuçları yerine getirmek zorundadır. Aksi takdirde baba çocuğunu okuldan çeker.

Katılımcı Demokrasi

Kişilerin kendilerini etkileyen kararların oluşturulması sürecine katılmasıdır.

Küreselleşme

Beraberinde getirdiği uluslararası kültürel temasların artan sayısı, demokratik hareketlilikleri dinçleştirmiştir. BM ve AB gibi uluslararası örgütler, demokratik olmayan devletlere demokratik yönlerde hareket etmeleri konularında dış baskı uygulamışlardır. Kapitalizmin genişlemesi, demokratikleşmeyi kolaylaştırmıştır. İnternet, güçlü bir demokratikleştirici güçtür. Ulusal ve kültürel sınırları aşar, fikirlerin kürenin her yanında yayılımını kolaylaştırır ve benzer fikirli insanların siber uzayda birbirlerini bulmalarına izin verir.

Prof. Dr. Mahmut Tezcan’ın Eğitim Sosyolojisi kitabından yararlanılarak bu ders notu oluşturulmuştur.

Eğitim Sosyolojisi Wikipedia

Yazar: Mehmet Emin Soylu

Ben Mehmet Emin Soylu 2008 yılından bugüne, İnternet ve teknoloji ile ilgileniyorum. Teknoloji, tasarım ve eğitim gibi konularda yazılar yazıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir